Soykırım Suçunun Tanımı
Suçların suçu olarak nitelendirilen soykırım suçu, hukuki anlamda 1948 tarihinde kabul edilen 1951 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’ ile ortaya konulmuştur. Türkiye, 1950 tarihinde bu sözleşmeyi onaylamış ve taraf olmuştur.
Soykırım (jenosid), Uluslararası Suçlar başlığı altında, Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar kısmında Türk Ceza Kanunu’nda yapılan tanımlamaya göre, soykırım suçunun işlenmesi için fiilin sistematik olarak, bir planın icrası suretiyle ve özel kast ile işlenmesi gerekir. Almanya’da ve Ruanda’da yaşanan olaylarda fiilin sistematik bir biçimde işlendiğini net olarak görüyoruz. Soykırım suçunda, bir grubun kimliğinin korunmasının, bir grubun grup olarak var olma hakkının önü kesiliyor. Hedef alınan grubun, milli, etnik, ırki veya dini bir gruba aidiyeti sebebiyle hedef alınması gerekiyor. Soykırım suçunda anlaşılanın aksine fiilin resmi bir devlet politikasının bir parçası olarak ya da devlet veya başka bir otorite altında işlenmesi, bunlarla bağlantısı olması gerekmez.
Soykırım (jenosid) suçunun meydana gelebilmesi için, tarihteki önemli içtihatlar ışığında ve uluslararası tanımlamalara göre, bu suçun faili herhangi bir kimse olabilirken mağdur veya mağdurların belirli bir ulusal, etnik, ırki veya dinsel gruba mensup olması, bu grubu kısmen veya tamamen yok etme saikinin olması, fiilin sistematik olması gerekir.
Soykırım Suçunun Tarihçesi
Soykırım suçunun tarihçesine yakından bakacak olursak, tarihte bir çok kez insanlar belirli gruplara aidiyetleri nedeniyle kısmen veya tamamen yok edilme tehlikesiyle karşılaşmışlardır ancak bu kavramın ortaya çıktığı dönem İkinci Dünya Savaşı dönemidir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığa karşı ağır suçlar işlenmesi nedeniyle sorumluların cezalandırılması fikri ortaya çıkmıştır. Bu savaştan sonra tarihte ilk kez bir devletin yöneticileri suçlarından kişisel olarak sorumlu tutulmuş, ‘Galiplerin Adaleti’ olarak da bilinen Nürnberg Uluslararası Askeri Mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkemede üst düzey Naziler ve Alman adalet bakanı dahil, savaş hukukunun ihlali, insanlığa karşı suçlar gibi suçlar sebebiyle yargılanmıştır. Bu mahkemeye benzer bir diğer mahkeme ise yine İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Mahkemesi’dir. Bu iki olağanüstü ve geçici mahkeme pek çok yönden benzer. Sözü edilen iki mahkeme, ‘suçta ve cezada kanunilik’ ilkesine aykırı davranıldığı gerekçesiyle eleştirilse de bu iki mahkemenin insanlığa karşı suçların yargılanması bakımından önemi büyüktür. Afrika ülkesi olan Ruanda’da, Tutsi-Hutular arasında, Tutsileri ortadan kaldırmaya yönelik ırkçı temelde bir şiddet fiili meydana gelmesi sebebiyle Birleşmiş Milletler güvenlik konseyi kararı ile Ruanda Ceza Mahkemesi kurulmuştur. Ruanda’da yaşananlar, Nazi soykırımı gibi tartışmasız soykırım olarak nitelendirilir.
ŞEVVAL BABACAN
Kaynakça:
https://inhak.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/2312020093827bm_11.pdf
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.5237.pdf http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2007-70-315