İçerisinde bulunduğumuz çağ malum, teknoloji çağı… Hal böyle olunca her birimizin hayatı olması gerekenden daha fazla göz önünde. Gün boyu geçtiğimiz tüm sokaklarda, kullandığımız toplu taşımalarda, oturduğumuz kafelerde her yaptığımızı kaydeden teknolojik gözler var.

Peki, bu teknolojik gözlerden birinin arkasında işverenimiz varsa, mesai saatlerimiz boyunca her hareketimizi ve konuşmamızı kaydediyorsa, özel hayatımıza müdahale edildiğinden söz edebilir miyiz?

Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade eder. Buradan hareketle görüntü ve ses kayıtlarının kişisel veri olduğu açıktır. Kişisel verilerin depolanması suretiyle özel hayat gizliliğinin ihlal edilmemesi adına hukuk düzeni belirli kurallar öngörmüştür. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), kişilerin verilerinin işlenmesini “işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı, ölçülü olma” ilkesine tabii kılmıştır. 

İşyerinde işverenin kamera kullanması, işyerinin ve çalışanların güvenliği açısından önem arz etmektedir. Öyle ki; çalışanlardan biri işyerinde hırsızlık yapıyor olabilir, işveren çalışanı taciz ediyor olabilir, çalışma hayatı kurallarına uygun bir iş yürütülmüyor olabilir… Bunun gibi hallerde görüntü kaydı, olayların aydınlatılmasında büyük rol oynayabileceği gibi; işverenin ve çalışanların tüm yaptıklarının kaydedildiğinin bilincinde olması,  ona göre davranmalarını sağlayabilir.

Bu kapsamda işyerinde görüntü kaydı alınmasının “meşru amaçlar uğruna” yapıldığı söylenebilir.

Meşru amaç devreye girdiğinde işyerinde görüntü kaydı alınması için çalışanların açık rızası aranmaz. Ne var ki işverenin, çalışanlarını aydınlatma yükümlülüğü bakidir. Bu nedenle işyerinde görüntü kaydı alındığını bildirmesi, kaydın ne amaçla ve ne süreyle depolandığını açıklaması gereklidir. 

Peki ya bu kamera, görüntülü ses kaydı alıyorsa?

Bu halde amaçla sınırlılık ilkesini tekrar gündeme getirmek gerekir. Olağan hayat akışında çoğu bireyin haftanın 5 günü, yaklaşık 9 saatlerini işyerlerinde geçirdiklerini düşünürsek, bu süre zarfında özel hayatlarına ilişkin konuşmalar içerisine girebileceklerini söylemek neredeyse kaçınılmaz olacaktır. Çalışanların bu nitelikteki konuşmalarının depolanması, işyerinin güvenliği gibi meşru bir amaca hizmet etmeyerek amaçtan sapar ve ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu nedenle işveren, işyerinde görüntülü ses kaydı alan bir sistem kullanacaksa, çalışanı bu konuda ilk aşamada bilgilendirmek ve açık rızasını almak zorundadır. 

İşveren, çalışanın açık rızasını almaksızın ses kayıtlarını depoladıysa bu durum özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu gündeme getirebilir. Bu suç, şikayete bağlı bir suçtur. Çalışanın 6 ay içerisinde emniyet veya savcılığa şikayette bulunması gerekmektedir.  Şikayetin ardından yapılacak soruşturmada yeterli şüphenin varlığı tespit edilirse, yetkili Asliye Ceza Mahkemesinde kovuşturma aşamasına geçilerek dava görülür. 

KAYNAKÇA: KVKK, TCK, KVKK 2020/212 E. KARAR, T.C.ANAYASASI

Damla Kuzu

Share:
logo-footer