Meşru Müdafaa ve Şartları

Davranışlarımızla hukuka aykırı birtakım sonuçlara yol açsak bile bazı şartlar altında bu sonuçlardan sorumlu olmamamız mümkün. Böyle durumlarda sorumluluğu kaldıran veya azaltan nedenlerden söz edilir ve meşru müdafaa da bunlardan birisidir.

Meşru müdafaa varlığı bazı şartlara tabi tutulmuş bir savunmadır. Kişiler öncelikle dava açmak suretiyle devletin yetkili organlarından koruma istemek zorundadır. Ancak kanun koyucu üç halde kişilerin haklarını bizzat korumasına izin verir. Bunlardan birisi de meşru müdafaadır.

Meşru müdafaa bir kişinin, kendisinin veya bir başkasının şahıs varlığına veya malvarlığına yapılan haksız saldırıyı defetmek için saldırgana karşı saldırıda bulunmasıdır. Bu durumda saldırgana zarar verilse bile, haklı savunmada bulunan kişinin davranışı hukuka aykırı sayılmaz ve bu kişinin sorumluluğu doğmaz.

Ancak her durumda bizim veya bir başkasının şahıs varlığı ve malvarlığına karşı yapılan saldırılara karşı saldırıda bulunmamız mümkün değildir. Öncelikle meşru bir müdafaada bulunmak için gereken ilk şart şahıs varlığı veya malvarlığı değerlerine bir saldırı olmalıdır. Saldırıda bulunan bir kişi olmalıdır. Hayvanlara karşı yapılan müdafaa, meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez. Ancak hayvan saldırıda araç olarak kullanılmışsa bu durum meşru müdafaa şartları kapsamında değerlendirilebilir.

Saldırı fiilen başlamış veya başlaması kuvvetle muhtemel olmalıdır. Saldırı fiili devam etmeli ve saldırıya uğrayanı doğrudan doğruya mevcut bir tehlike ile karşı karşıya bırakmalıdır. Gelecekte muhtemel bir saldırıya karşı önleyici nitelikte meşru müdafaa söz konusu olamaz. Aynı şekilde saldırı gerçekleştikten sonra da meşru müdafaa yapılamaz.

Saldırı hukuka aykırı olmalıdır. Yasal bir yetkiyi kullanma, zorunluluk hali, hakkı kendi gücüyle koruma durumlarında hukuka aykırı bir saldırı olmadığından meşru müdafaa söz konusu olamaz. Örnek olarak kaçmakta olan bir suçluyu kovalayan polisin suçluya karşı güç kullanması hukuka uygundur. Suçlu polise karşı meşru müdafaada bulunamaz.

Savunma bizzat saldırana karşı yapılmalıdır. Saldırganın yanındaki üçüncü kişilere karşı meşru müdafaa yapılamaz. Savunma olarak eşya ve hayvandan yararlanılabilir. Eve giren hırsızın köpek ile korkutularak saldırının engellenmesi buna örnektir.

Saldırının onunla orantılı bir savunma ile ortadan kaldırılması zorunludur. Saldırıyla orantısız bir şekilde savunma yapılarak daha ağır sonuçları doğurmak meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez. Ancak bu durum silahlar arasındaki mutlak eşitliği ifade etmez. Örnek olarak bıçakla saldıran bir kişiye karşı silahla savunma yapılabilir. Ancak bu silahla hayati organları hedef almak orantılı bir davranış değildir. Havaya veya hayati olmayan bir uzva caydırıcı olması amacıyla ateş etmek yeterliyken kalp gibi hayati bir organa ateş etmek meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez. Bu denge yargılama sırasında hâkim tarafından takdir edilir.

Meşru müdafaa sınırının aşılması ilk saldırganı haklı savunma konumuna sokabilir. Bu yüzden saldırıyı ortadan kaldıracak yollardan en elverişlisi ve en elverişli yollardan en az zarar vereni seçilmelidir.

Bütün şartlar oluştuğunda meşru müdafaa hali içindeyken işlenen fiiller hukuka uygundur. Dolayısıyla saldırganın şahsına veya malvarlığına karşı verilen zararların tazmin edilmesi veya ceza verilmesi gerekmez. Ancak savunmanın sınırları aşılmışsa, savunan kişi sınırı aştığı bu müdafaadan sorumlu tutulur.

Çitil Avukatlık Ortaklığı Blog sayfasında yer alan hukuk ve diğer konulardaki yazılar ilk sizin e-postanıza gelsin isterseniz Çitil Haber Bülteni’ne abone olun!

İhsan ZENGİN

Paylaş: